Canın sağolsun

Mayıs 8, 2007

Derleyen ASLAN ÜLKER

SAYIN ŞEFİK KALELİ DEN FIKRALAR

“1970’li yıllarda aralarında Şefik Kaleli’nin de yer aldığı Belediye Başkanı ve kasabanın ileri gelenlerinden oluşan bir Bulanık heyeti Ankara’ya gitmeyi kararlaştırır. Amaç hükümet yetkilileri ve Bakanları ziyaret ederek Bulanık için bazı yatırımların yapılmasını sağlamaktır. Heyet toplu halde halkın da uğurlaması ile garaja doğru giderken, evi garajın üstünde olan Bulanığın önemli ailelerinden birinin büyüğü olan Hacı Çerkez heyete seslenerek, yanına çağırmış. Hoş beşten sonra heyeti iyi dileklerle uğurlamış ve “tek istediğim hepinizin sağ salim dönmesi” diye de arzusunu vurgulamış.

Heyet Ankara’ya gitmiş ve doğrusu fazla bir şey elde edemeden dönmüş. Heyetin Bulanığa dönüşünde Hacı Çerkez yine evin önünde onları bekliyormuş ve tekrar onları çağırarak “hoş sefalar getirdiniz” “biliyorum ki bir şey yapamadan geldiniz ancak canınız sağ olsun, sağ salim dönmenizden daha önemli bir şey yok” diyerek onlara bir şeyler ikram etmiş ve “size bir fıkra anlatacağım” demiş. Ve başlamış anlatmaya.

“Evli bir karı-kocanın sıradan bir yaşamları varmış. Adam bir gün, hanım ben evde çık sıkıldım bir şeyler yapsam, bir işe yarasam demiş. Kadın da senin canın sağ olsun. Ben senden çok memnunum. Canın ne isterse onu yap demiş. Evde bir keçi varmış. Adam keçiyi alıp pazara götürmüş ve dolaşmaya başlamış. Biri yanına yaklaşmış sen ne dolaşıyorsun demiş. O da ben pazar yapmaya geldim demiş. Bu keçimi satıyorum. Diğeri bana sat demiş. O da tamam demiş. Ne istersin keçine diye sormuş. Adam sen bilirsin ne verirsen ver demiş. Ben de bir hindi var olur mu? Olur demiş. Keçiyi hindiyle değişmişler. Sonra hindiyi tavukla değişmiş, tavuğu da verip bir fes almış. Gayet rahatlamış bir vaziyette eve dönerken, bir su kuyusu görmüş. Bir bakayım fesim nasıl oldu diye eğilince kafasındaki fes de kuyuya düşmüş. Sonuçta eve eli boş dönmüş. Hanımı onu sevinçle karşılamış. Evimin beyi hoş geldin demiş. Üstünü çıkarmasına yardım etmiş ve onu oturtup ayran ikram etmiş. Adam hanımına, bana sormayacak mısın pazarda ne yaptım diye. Hanım, sen eve sağ salim geldin ya. Bundan daha büyük şey olamaz benim için demiş.”

Fıkrayı anlattıktan sonra heyete dönen Hacı, “sizin sağ salim gelmenizden önemli bir şey olamaz. O yüzden size ne yaptınız Bulanık için neler aldınız diye sormayacağım” demiş

http://www.bizimbulanik.com/yeni/mizahvefikraustalarimiz.asp

Not: Bu fıkranın benzeri Gagavuzlarda da var. Şavşat nire Moldova nire

İSLÄÄ KARI ZENGİNDÄN TAA İSLÄÄ

V.MOŞKOVun: Наречие Бессарабских гагаузов (1904 yıl) kiyadından

Varmış bir çocuk kısmetsiz, yannaşmış bir adama çırak bir taşa. O başa çıkarınca çıraklıı, o taş erimiş. Ordan gider padişaha, sorsun neiçin yok onun kismeti? Padişaa demiş ona: “Bän bilmeerim”. O da çıkmış. Çıkarkan, kızı demiş ona: “Ne geldin?” O da demiş: “Geldim sorayım, neçin yok benim kısmetim?” Kız da demiş: “Senin kısmetin, açan evlenirsin da iki kısmet bireri gelir, ozamna görecän kısmetini”. Padişaa o saat demiş: “Ne sän bendän akıllıymısın?” Tutmuş kızın kolundan da uurat-mış çocuun aardına da demiş: “Git sän da onunnan bilä”. Çıkmışlar çocuknan kız, gitmişlär, yapmış, çocuk bir bordey kırın birindä da yaşamışlar. Bir gün vermiş kız kocasına bir fistan, gitsin da satsın da parasınnan alsın bir çift öküz. Almış çocuk fistanı, gitmiş panayıra. Gelmiş bir boyar, sormuş: “Ne paası bu fistanın?” O da demiş: “Bir çift öküz”. Almış boyar ona bir çift öküz da bakmış näpacek o öküzlärnän. Almış öküzleri, çeketmiş. Boyar da yıraktan yıraa ardına bakarmış. Karşılaşmış arabacıylan, ara-ba götürümüş panayıra. Demiş: “Diiş-mämisin bu arabayı öküznän?” Arabacı demiş: “Diişirim”. Almış arabayı, gitmiş ileri. Karşılamış bir adam keçiynän, da demiş: “Diişmämisin o keçiyi arabaynan?” Diişmiş onunnan da almış keçiyi, gider ileri. Karşılaşmış bir çingenäylän, bir keser elindä gidärmiş. Demiş: “Diişmämisin o keseri keçiynän?” Diişmiş, almış keseri, gidärmiş, görmüş bir sürü ördek uçarmış su üstündä, salmış birinä kesernän urmaa, düşmüş keser su içinä. Çıkmış boyar önünä da demiş: “Näptın sän?” O da demiş: “Neiçin?” Boyar demiş: “Öküzleri verdin bir arabaya, arabayı verdin bir keçiya, keçiyi verdin bir keserä, keseri da attın su içinä, o karı ne deyecek sana?” O da demiş: “Her karı däärsa bana bişey, bän sana esir olurum karıynan diveç”. Boyar da demiş: “Her o sana bişey demäsa, bän sana vereyim varlıımı dübüdüz”. Gitmiş boyar ileri, saklanmış da baksın, çekişecek mi? Gelmiş çocuk evä, karı sormuş: “Nası, sattın mı fistanı?” O da demiş: “Sattım da aldım bir çift öküz”. Karı demiş: “İi oldu da aldın öküz”. O genä demiş: “Öküzleri verdim, aldım bir araba”. Karı demiş: “Bari bir arabamız var”. Adam demiş: “Arabayı verdim da aldım bir keçi, keçiyi verdim da aldım bir keser, keseri da attım su içinä”. Karı demiş: “Sän saa ol, genä kazanırsın”. Boyar hep seslemiş, sora çaarmış çocuu da vermiş varlıını da çocuk zenginnemiş.http://anasozu.com/folklor/

Yorum bırakın